Kendini sorguladın mı hiç? Bugüne kadar kimleri kırdığını, yaşadıklarında senin mi yoksa karşındakinin mi hata oranının daha az ya da fazla olduğunu; kaç kişinin geçmişte veya şu anda, senin sebep olduğun nedenlerden dolayı ağladığını hatta o nedenlerden dolayı içinde derin yaralar açıldığını hiç düşündün mü? Kaç kişiye acı çektirdin, kaç kişi yüzünden sen acı çektin? Eğer bilerek ya da bilmeyerek, sebep oldukların yüzünden dökülen gözyaşlarını görebilseydin, o gözyaşlarını siler miydin? Acı çektiğini bildiğin birine kırgında olsan acısını dindirmek için gülümser miydin? Kızdığın, beklide nefret ettiğin kişilere, seninde hataların yüzünden bu hale gelindiğini düşünecek kadar adil olabildin mi hiç?
İnsanın bütün yükü karşısındakine bırakarak kendini aklaması kolaydır. Sevgide-sevgisizlikte, ayrılıkta-kavuşmakta, öfkede-nefrette, intikamda-affetmekte...kısacası, bu duyguların yaşanmasında ne kadarı bizim payımızdır. Aşkta, dostlukta, arkadaşlıkta, komşulukta, kardeşlikte, iş hayatımızda-özel hayatımızda, eşlerimize-çocuklarımıza ne kadar adil olabiliyoruz? Yanlışımızı fark ettiğimizde geriye dönüp; tek suçlu sen değilsin ya da bunun böyle olmasına ben sebep oldum diyebilmemize engel mi gururumuz? Amannn sende!...zaten üzerinden onca zaman geçti artık ne önemi var mı diyorsunuz.
Öyleyse bir daha düşünün lütfen... Kırdığınız kişi, içindeki kırgınlıkla belkide son günlerini yaşıyordur. Ya da siz o durumda olsaydınız, hatalarınızı düşünerek bu dünyaya veda etmek ister miydiniz?...veya sizi kıran biri arayıp gönlünüzü alsa sevinmez misiniz?. Hayat kısadır bilesiniz... gence yaşlıya da bakmaz hem. Bugün var olanı yarın yitirebilirsiniz unutmayın. Birileri için bir şeyler yapabilecek güçteyseniz eğer; bir hastaya ilaç, bir yoksula yiyecek bulabilecekken,birinin borcu yüzünden intihar etmesine engel olabilecekseniz, dönmeyin sırtınızı. Önemsemediğiniz bir iyilik bir hayat kurtarabilir. Zorda olana yardım hayata birini kazandırabilir...birinin yaşama sebebi olmak az şey midir sizce.
Belkide bir kadın kötü yola düşmekten kurtulabilir. Bir annenin çaresiz gözyaşlarına deva olabilir iyiliğiniz. Bir umutsuza umut verebilir manevi desteğiniz. Eğer bugün her şeye sahip olduğunuz halde, içinizde huzuru ve mutluluğu duyamıyorsanız; önce geçmişinizden kalanların hesabını verin. Hiçbir şey için geç değildir. Geçmişe dönüp kırdıklarınıza gülümseyin. Göreceksiniz,küçük bir özür sözcüğü yetecektir kırgınlığının geçmesine. İhmal ettiklerinize uzatın elinizi. Vaktiyle geri çevirdiklerinize ulaşmaya çalışın. Kendinizi de başkalarını da affetmeyi öğrenin ki; içinizdeki manevi ağırlığı ancak böyle atabilirsiniz. Birini yargılarken kendimizi değil; onun penceresinden onu görmeye çalışalım. Sonra da onun bakış açısıyla kendimizi görelim.
Göreceksiniz ki; herkes bu okuduklarını düşünüp değerlendirdiğinde; kırgınlıklar sona erecek, birbirine sevgiyle gülümseyerek anlayacak, hatasını fark etmeyi ve zamanında özür dilemeyi öğrenecektir. İşte o zaman; belki bir hasta iyileşecek, bir umutsuzun umudu olacak,bir kadın anne olup güzel çocuklar yetiştirecek, bir anne çocuğuna yetmenin mutluluğunu yaşayacak, bir çocuğun karnı doyacak ve hayata daha bir güvenle bakacaktır.
Haydi! Hayatı bir örgü gibi düşünün, hatalarımızda kaçan ilmekler olsun. Onarmaya ilk kaçan ilmeği yakalayarak başlayalım ve sırayla ilmekleri onaralım. Onardıkça üzerimize giyeceğimiz kişilik; daha düzgün, daha sorunsuz, daha güzel ve daha bir içimizi ısıtan sıcaklıkta olacaktır. İşte bunun adı MUTLULUKTUR... Mutluluk verdikçe size çoğalarak geri gelen bir duygudur...Siz mutlu olmak ve mutlu etmek istemez misiniz? Yitirdiklerinize artık ulaşamayacaklarınıza üzülmeyi bırakın ve henüz vakit varken yitirmediklerinize zaman ayırıp uzatın elinizi...Gelin!...affetmenin ve affedilmenin dayanılmaz hafifliğiyle hep beraber mutluluğu yakalayalım...