Kaval Çiçeği Masalı 2 Hikayesi

Kaval Çiçeği Masalı 2 Hikayesi,En güzel hikayeler,yeni hikayeler,makaleler,öyküler,yaşanmış hikayeler, denemeler,çocuklara masallar,ünlü yazarlardan aşk ve ilişkiler üzerine yazılar,sevgi hikayeleri,ayrılık,dostluk hikayeleri,ünlü yazarların öyküleri,ibre
Kaval Çiçeği Masalı 2
Tweet Paylaş Plus Pinterest

Çoban Ali, elleri üzerinde suya doğru eğilince, içinde bir oyana, bir bu
yana çırpınan, kıvrak hareketle dolanan, kırmızı balığı görmüş. Kuyruğunu
yayarak tül tül, kıvrılırken suyun içinde, tüm güzelliğini sergilemeye
çalışıyormuş küçük balık. Çoban Ali bakmış ki küçük balık sevgi ile
çırpınıyor suyun içinde, hemen bağdaş kurup kıyıya, kavalını çalmaya
başlamış. Her zamanki gibi önce incecikten yavaş yavaş, sonra coşarak,
yüreğindeki sevgiyi yansıtarak üflemiş. Kavalın sesi coştukça, çimler,
otlar, çiçekler ve sazlar da başlamışlar salınmaya. Ezginin dizemine,
gizemine ve coşkusuna uygun olarak, önce ağır ağır, sonra hızlanarak,
dalga dalga.
 
Bir yanda suyun içindeki balığın kıvraklığı, bir yanda bitkilerin
salınımı, bir yanda Çoban Ali’nin kavalından çıkan ezginin büyüleyici
duygusallığı, yayılmış doğaya perde perde...
 
Kuşlar gelmişler cıvıldaşarak ağacın dallarına. Kuzular melemişler arada
ezginin dizemine uyarak. Tüm doğa ezginin duygusallığını yaşayarak
çalkalanmış kıvrıla kıvrıla...
 
Çoban Ali bakmış ki doğa dans ediyor kavalını çalarken; O da kendini
kaptırmış bu dansa ve daha canlı, daha içten üflemiş kavalını...
 
Günler haftaları, haftalar ayları kovalamış. Çoban Ali ve sürüsü gelirken
su kenarına, koyunların çıngırakları ile kuzuların meleyişleri duyulunca
uzaktan, çimler, otlar, çiçekler, sazlar kucaklaşırmışlar sevinçten.
Kuşlar doluşurmuş ağacın dallarına. Doğa hazırlanınca büyük şölene, suyun
kenarına bağdaş kurup kavalını çıkarırmış Çoban Ali. Daha ilk ezgi
süzülürken kavalın deliklerinden suda bir kıpırdanma başlar, küçük kırmızı
balık fırlayarak suyun içinden, “Ben de hazırım” dermiş. Çoban Ali çalmaya
başlayınca kavalını; gözlerini kapar, içinin güzelliğini üflermiş
derinden...
 
Bir gün bakmış ki küçük balık kırmızı yüzünü sudan çıkarmış, kara gözleri
ile öylece hareketsiz bakıyor. Dayanamamış onun bakışlarına. Çoban Ali
belki de aylardır ilk kez dudaklarını kıpırdatıp:
 
- Çok mu seviyorsun?
 
- Evet aşığım.
 
- Ümitsiz bir aşk o zaman seninki.
 
- Olsun ama çok güzel.
 
- Nasıl anlıyorsun geldiğimi?
 
- Çimler hışırdıyor, çiçekler fısıldaşıyor, kuşlar cıvıldıyor, bir hareket
geliyor doğaya. Toprak ve su bile etkileniyor. Ben de yuvamdan çıkıp
yanına kadar geliyorum ezginin eşliğinde, dans ederek.
 
- Çok güzel yüzüyorsun.
 
- Fark ettin demek.
 
- Hele kuyruğunu açınca, gelin duvağı gibi oluyor.
 
- Kuyruğum çok güzeldir.
 
- Aslında her şey çok güzel. Kara gözlü kıvırcık tüylü kuzular, ağaçlarda
kıpırdayan küçük kuşlar, salınan, dalgalanan çimler, çiçekler, fısıldaşan
sazlar, çimenlerin arasında serpişmiş beyaz papatyalar, şu içinde yüzdüğün
duru su, karşıdaki dağlar, ıssız tepeler... Hepsi çok güzel.
 
- Doğa katıksız olunca çok güzeldir.
 
- Görmek isteyene.
 
- Evet.
 
- Ben de bu güzelliğin içinde çalıyorum kavalımı.
 
- En güzel sevgiyi yansıtarak.
 
- Gözlerimi yumup içimden geldiği gibi.
 
- Yalnız içinden geldiği gibi değil bence. Ben o ezgilerde duygularını,
sevecenliğini de duyuyorum. Sanırım diğerleri de benim gibi.
 
- Çok mu seviyorsunuz benim ezgilerimi?
 
- Evet. “İşte doğanın aşkı” diyoruz sen gelirken.
 
- Herkes, her şey aşık mı sence?
 
- Evet.
 
- Ben de aşığım. Doğaya. Onun katıksız güzelliğine...
 
 
Devam Edecek...

Rastgele Hikayeler

Yeni Hikayeler

Metin Reklamları