Pakize Suda Çıplak Değiliz Hiçbirimiz
"Çıplak değiliz hiçbirimiz!"
Ne zaman soyunacağız?
Hepimiz biliyoruz ki hiçbir zaman.
Sahtekár geldik sahtekár gideceğiz. Yok, ömrümüzün ilk birkaç yılında iyiydik. Önce yürümeyi, sonra konuşmayı, hemen ardından anasının gözü olmayı öğrendik. Öğreniş
o öğreniş.
İşin komik yanı, herkes şikáyetçi bu durumdan. Ama kimsenin öncü olmak gibi bir niyeti yok.
Olsa ne olacak ki? Farkına bile varılmaz. Kim nasıl ayıracak gerçek çıplağı sahtesinden? Herkes oynuyor. Arada kaynayıp gidecek.
Boşverin
o zaman. Devam edelim kat kat giyinmeye.
Seviyorsak belli etmeyelim.
Sevmiyorsak seviyor gibi yapalım.
Zaaflarımızı çaktırmayalım.
Derdimizi anlatmayalım.
Beklentilerimizi açık etmeyelim...
Bir gün kullanırlar korkusu.
Bir gün kullanırım hesabı.
İşte bütün mesele bu.
Bütün ilişkilere yansıyor. Belki de en saf gibi görünen ana- evlat ilişkisine bile. En azından evlatlarda sıfır değil.
***
Hayvan diyoruz ya hakaret etmek için... Aslında ne kadar hayvanlaşırsak o kadar normalleşiyoruz galiba.
Kedilere yemek veriyorum, yine de elimi tırmalıyorlar. Yalakalık yok yani. Mecbur hissetmiyor kendini elimi yalamaya. Ne kaz gelecek yerden tavuk esirgememe, ne de köprüyü geçene kadar ayıya dayı deme gibi bir eğilimle
ri var.
Ha, diyeceksiniz ki ''Hayvanlar da birbirini yiyor''. Evet. Ama hiç olmazsa kimden korunacaklarını biliyorlar. Karaca mesela... Kaplana rastladı mı biliyor ki gidicidir...
Ben ne bileyim kimdir kaplan? Aslanı, kaplanı, kurdu, hep
si aynı kılıkta.
Siz ayırabiliyor musunuz dostunuzu, düşmanınızı?
Kim sever
sizi gerçekten?
Kim dert edinir derdinizi?
Kim kazar kuyunuzu?
''Ayırabiliyorum'' demeyin bana. Habire yaşadığınız hayal kırıklıkla
rı ne o zaman?
***
''Birinden ağzı yanmış'' diyorsunuzdur şimdi.
Vallahi değil. Yeni bir şey yok.
Hafızam beni yanıltmıyorsa iki sene kadar önce de benzer bir yazı yazmıştım. Bilmiyorum, belki de aklımdan geçirmiştim, emin değilim.
Diyeceğim, demek zaman zaman bir öğürme geliyor bana.
Bir de kaçıp gitme isteği. Ama nereye? Dağın başına gitsem orada da bir kurnaz tilki gelir bulur.
***
Netice olarak.
Hesap kitap.
Tezgáh.
Plan.
Kurnazlık.
Sevgisizlik.
Kandırmaca ile örmüşüz anayurdu dört baştan. Yapacak bir şey yok. Bu çarkın içinde dönüp duracağız. Sağlıklı insan olmanın şartı da diyebiliriz buna.
İtiraz edene iyi gözle bakmıyorlar.
Sosyal hayata uyum sağlayamama gibi bir teşhis bile koyabilirler. Tıpta benim bilmediğim fiyakalı bir ismi vardır elbet.
Neyse, benim sağlığım yerinde sayılır çok şükür.
Ara sıra öğürdüğüme falan bakmayın, tam olmasa da kısmen uyum içerisindeyim.
Ama hepimizi geren bir tarafı da var tabii bu durumun. Kolay değil, yani sabahtan akşama sahtekárlık. Hepimiz stresten çatlıyoruz haliyle.
Neyse ki stresle başa çıkmanın yüzlerce yolu, bu yolları öğreten onlarca kitap var. Derdi veren Allah dermanını da verirmiş. Bu da
onun gibi bir şey işte. Önce ger kendini, sonra gevşet. Dert de bizden derman da.
Pakize SUDA