Geçmis Zaman Olur Ki Hikayesi
Vaktin birinde zarif bir lâl hanımefendi ile, naif bir lâl beyefendi lâtif bir izdivaç yapmışlar. Birbirlerine hürmet ile muamelede bulunup, sükût ile de mukâbelede bulunurlar imiş.
Lâkin hanımefendi sevgisini göstermekte beyefendi kadar cesur davranamaz, çekinir imiş.
Yıllar ve yıllar sonra her iki efendi de ihtiyarlamaya yüz tutmuş iken bir gün her ne oldu ve nasıl oldu ise beyefendi, hanımefendinin kalpcağızını incitmiş.
Hanımefendi de bu hâle içerlemiş bir miktar. Lâkin o kadar da zarif ki, içerlemişliğini zevcine bir türlü nasıl
hissettireceğini bilememiş, bizlere göre en kestirme yol olan "surat asma" olayını www.sendeyim.com hiç bilmiyormuş zâten : )
Bir akşam, yemeklerini yiyip de sıra kahvelerini içmeye gelince, hanımefendinin aklına bir fikir gelmiş; İkram eder iken kahvesini zevcine, bir gonca gül koyuvermiş fincanının yamacına. Beyefendi anlamış tabi hemen anlaması gerekeni...
Diyormuş ki hanımefendi, goncaya söz yükleyerek;
"Ey bey! Bu goncacağızın gül açmadan nâlâtif ellerce dalından koparılması gibi, sen de beni daha serpilmemiş bir genç hanımefendi iken evimden, ebeveynimden koparıp aldın, şimdi bir de beni incitiyor musun?"
Bakınız efendim, rikkat buyurunuz, bir gonca ile anlatılanlara, dahası anlaşılanlara bakınız. Pek zarif, pek hoş.
Tabii efendim, hanımefendi ne kadar hoş ise, beyefendi de aynı hoşlukta olduğundan sebep, gonca ile yapılan sitemin yanıtı da, yine ona yakışır şekilde olmuş.
Ertesi sabah bir uyanmış ki hanımefendi, baş ucunda bir demet fesleğen...
Diyormuş ki beyefendi cevâben;
"Ey hanım! Şu fesleğenin enfes kokusu gibi sen de pek hoş, pek lâtifsin, lâkin sana dokunulmadan (incitilmeden) hiç bir sevme ya da sevmeme gösterisinde bulunmuyorsun.Beni sevdiğini anlayamıyor idim, dedim ki, hiç değilse sevmediğini anlayayım, bu da yetsin bana, ne olur affet, işte bundan sebep incittim kalbini."
Lâl