Bir Gün Beni Anladığında Çok Özleyeceksin Hikayesi

Bir Gün Beni Anladığında Çok Özleyeceksin
Tweet Paylaş Plus Pinterest
Birbirine zıt anlamlı iki cümle…
Ve
Biz bu iki cümleyi de özümseriz…
 
“Güzel günler göreceğiz…”
Ve
“bir gün beni çok özleyeceksin…”
 
Evet
İki doğru, dosdoğru cümle ama birbirine zıt iki cümle…
 
Belki de yaşamımızın iki temel köşe taşı gibi iki cümle…
Yaşamımızı üstüne oturttuğumuz belki de yaşamımızı altüst eden iki temel cümle…
Nereden, nerelere aldı götürdü bizi…
Birinci cümle sevincimizi tepe noktasına çıkaran, ikincisi ise, paldır küldür yuvarlayan… İki cümle…
 
“Bir gün geriye baktığımda onu çok özleyeceğimi biliyordum…
Ama kollarında öleyim diye düşüneceğimi hiç aklıma gelmemişti… Ne gariptir ki seversin, özlersin, giderler ve kollarında öleydim diye düşünürsün…”
 
Belki sevgide anlaşılmaz taraf burası, nefret edersin ama yine de çok çok seversin ve çok özlersin ki kollarında ölmek bile istersin…
Ama gün gelir sevdiğine de onu tanıdığına da pişman olursun ki, işte o zaman onu daha da çok özlersin…
Aşkta tezat bu olsa gerek dersin ve düşersin rüyaların peşine…
O, bakmağa doyamadığın buğulu gözleri tekrar bir kez olsun görmek için sıkarsın gözlerini, dişlerini, beynini sıkıştırırsın ama an gelir yine de pişman olursun…
Binlerce kez yemin etmişsindir artık onu düşünmeyeceğim diye ama gene o düşünce çukuruna düşersin…
 
Kendine kızarsın bakışlarına küsersin, sesinden nefret edersin susarsın, suskunluk senin çarendir düşünceye koştuğunda ama yine o girdapta bulursun kendini
farkındasızlıkla yine beynin çukurlarındadır onu düşünmelerin… İşte bir kez daha çok özlersin onu ve bir kez daha çok seversin onu…
Bir kez daha kusmak istersin O sıkıntıyla…
 
Ama nefret basar içini alevlerle, yangınlara düşer yüreğinin içi yine de haykırırsın ama ben seni çok sevdim diye feryat edercesine kasarsın kendini sabahın yorgun doğan
ışıklarında… Güzel günler görecektik derken… Mırıldanırsın farkındasızlıkla binlerce kelimeli cümleleri… Hayatın bütün acı zincirleri omuzlarındadır…
Sadece ben sevmenin tutkunuyum dersin…
 
Ben seni çok sevdim,
yorgun akşamların, yorgun yapraklarının,
döküldüğü gibi, düşerken yalpaladığı gibi savrularak çok sevdim…
Sarardım…
Soldum…
Sallandım…
Islandım… Bir sabah uyandığımda gözlerim, gördüğüm rüyalarla ıslanmış…
Bir şafak vakti acıktığım gibi… Yorgun rüyalardan ürktüğüm gibi…
Kâbuslardan korkup titrediğim gibi… Eski sevda ağıtlarını dinlediğim gibi…
Yüreğimin kanadığı gibi… Unutulmaz adını yüreğime kazır gibi, çok sevdim ve bir bu kadar da senden nefret ettim…
 
Akşamın tan kızıllığı gibi, sabahın kızıllığı gibi, ben seni alaca sevdim…
Şarkılara ağladım…
Şiirlerle ağladım, öykülerle güldüm… Bir hayatı yalnız sende sanıp, bir son hayatı sende kaybolarak yaşadım…
Yaşadıkça sevdim, yaşadıkça nefret ettim… Yaz beni… Ben ben gibi yaz… Ben seni ihanetle eş yazdım…
 
Sen istediğin gibi yaz beni…
Çamurla yaz… Yağmurla yaz… Gök gürültüleri, yıldırımlarla yaz… Yaz ki dökülsün ahım…
 
Yanık şehir yolları bırakacağız geride, yanık yüreklerle…
Çakıl taşlı yollar olacak arkada… Tabanlarımız delik deşik olacak… Sevdası unutulmuş öyküler olacak kitaplarda, mürekkebi uçmuş, sayfaları solmuş, anılar olacak arkamızda, her tarafı, her kelimesi kan kokan… Bir ben olacak geride… Her tarafı çıban dolu bir ben, bir sen ki ihanet kılıçlı…
İşte bana öğrettiğin son aşk bu…
Bu mu tarifini yaptığın unutulmaz aşk…
Yaz beni bu sayfanın başına… Yaralanmış, kanatılmış, öksüzleşmiş, kinlenmiş, dumanlar çıkıyor kara isli anız topraklarından…
 
Bir düşsüz kâbus bu görüntüsüz inlemelerle titreyişler bu rüya zannı…
Yok say beni…
Yok sayamadığım sen…
Bir kulvar bu, kaybolduğum sevgi…
Yok say benli her şeyi… Geceleri, sabahı, sisli gün ışıklarını, aşsız sofraları…
 
Yok say beni sevgili…
Hiç sevgilin olmadım say… O şiirleri, O öyküleri, yazmadın say…
Ve sen…
Yakışıyordun O ilk halinle şiirlerime, öykülerime… Yok say artık O sayfalardaki seni…
Yok say yan yana yürüdüğümüz kaldırımları… Yok say O gazoz içtiğimiz şişelerin kapaklarını, yok say…
Anıları gömdüğümüz denizleri yok say… Kumsalları ve beni, benim seni yok saydığım gibi…
 
Yaz beni yıldırımlarla…
Yaz beni şimşeklerle…
Beni çamurlarla yaz…
Yaz ki dökülsün bedenim, taşa toprağa gömülsün…
 
Sen en iyi yazarsın beni,
 
Bırak sevgiyi taşa, kuşa, aşa,
Sen beni yaz yalnızlığa…
Sen beni ihanetle eş yazdın…
Sen beni çamurla eş yazdın…
Ama usanma yaz beni şimşekle, bulutla, yıldırımla ki bedenim yansın…
Yaz beni ben gibi, beni sendeki ben gibi yaz ki, çamur, toprak, su birleşsin…
Yaz ki dökülsün ahım
 
Şarkılara ağladım…
Şiirlerle ağladım…
Öykülerle güldüm… İşte şimdi yine ağlama zamanı…
Bana, “ben seni çok sevdim” deme… Bana “ben seni çok özlüyorum” deme… Bırak toprak çözsün her şeyi adaletlice bedenimiz lif lif kendiliğinden dökülürken…

Rastgele Hikayeler

Yeni Hikayeler

Metin Reklamları