Yollanmamış Bir Mektup Hikayesi

Yağmur damlaları saçaklardan sarkarken gönüllere, puslu bir havanın kasvetinde yazıyorum bunları sana… Uykusuzluğun verdiği delilik zamanlarında gözlerimin altında ki morluklar kadar yoksun düşlerimde. Geçmişin şimdilere döndüğü zamanlardır bende, zaman
Yollanmamış Bir Mektup
Tweet Paylaş Plus Pinterest

Yağmur damlaları saçaklardan sarkarken gönüllere, puslu bir havanın kasvetinde yazıyorum bunları sana…
 
Uykusuzluğun verdiği delilik zamanlarında gözlerimin altında ki morluklar kadar yoksun düşlerimde. Geçmişin şimdilere döndüğü zamanlardır bende, zamanın durduğu an ve başlarım yazmaya ruhumdan esen rüzgârlarım gibi…
 
 
Düşünürüm de şimdi seni ;
Çelişki dolu bir ruhun en güzel yansımasıydın, şehvetin ile ter kokan yatağımda. gün olur eserdin ruhumda savurur dağıtırdın kimliğimi zamanın esiri ruhlara… An olurdu zamanı durdururdun gözlerinde, alırdın hiçliğin zamansızlığına beni de. Erişemezdin çok zaman ruhuma, ruhumu ben sererdim ayakların altına... Ezer geçer miydin beni?
 
Düşünür müsün bazen beni, düşünürüm de bazen bunu. Şaşırır gülerim kendime sonra. Nasıl çıkmıştın karşıma ve nasıl… Nasıldı ama ilk öpüşmemiz ya ilk sevişmemiz? ahhh o ilk ruhuna dokunuşum… Kendine sakladığın o ilk gülüş… Senin sesine âşık olmuştu ruhum ilk bana söylediğin şarkıyla. Şimdiyse nefretine mi dersin âşık ruhum? Bomboş bir aşkın gölgesiz izleriydi sanırım yaşadığımız. Öyleyse neden hala düşümdesin?
 
Zaman mumların ömrü kadardır odamda ve düşlerim sonsuzdur bıraktığın izlerde. Ben yazarken hala sana, unutulmuş bir tutkunun külüydüm aslında. Aldanma düşlerimin gölgesi kelimelere, inanma yazdığımı düşündüğüm bu çelişkilere. Ulaşır mı sana geçmişim bilmem ama var oldun yine bir kalbin zindanlarında. Artık duvarlara yansıyan mumların can çekişi gibiydi düşlerin çok zaman ve aşkın gibiydi mumların alevi. Hani derler di ya rüzgârın mumu söndürüp ateşi körüklemesi gibi. İşte tam böyleydi yaydığımız ateş ve ışık. Bir rüzgâr olmasa da esen bir üfleyişti belki zaman…
 
Mumlarım yaşlanmaya başladı ruhum kâğıtlarda erirken. Düşlerinin zamanı tükenmeye başladı, çelişkilerim gerçeklere sarılırken. Sen Rüyaların pembeliğinde sürdürürken aşkını bir ben miyim kâğıtlarda tüketen düşlerini? Sormak isterdim sana gerçeklerini. Neyse artık ışığım tükeniyorken bana sana mı saçayım ışıklarımdan. Sendin seçen karanlıkları, bendim yalnız kalan ışıklarımdaki… Bir yaprak daha harcamışken kendini bana ben harcamışım aşkımı sana, çok mu dersin…
 
Anlamayana, hele sana…

Rastgele Hikayeler

Yeni Hikayeler

Metin Reklamları