Cıvıl cıvıl öten kuşlar baharın geldiğini ispatlar tarzda insanları adeta neşeye davet ediyordu. Yeni yağmış yağmurda, etrafın nemli ve ahenkli bir Toprak kokusu ile kokmasına neden olmuştu. Bu kadar güzel bir ortamda üniversiteler bahar şenliği düzenlemekte ve bu şenliklere, konferans veren bilginlerde ayrı bir Hava katmaktaydı…
Ünlü bir fizik profösörü olan Ahmet Bey, konferanslarından birisini vermek üzere bir üniversitenin kampüsüne gelmişti. Son hazırlıklarını yapıyor ve arabasından inmeye hazırlanıyordu. Özel şöförü geriye dönerek:
-Beyim, kız kardeşiniz arıyor, Telefon a bakar mısınız?
Bunu dedikten sonra araç telefonunu Ahmet Bey’e uzatır.
-Efendim...
-……..
-Annem rahatsızlandı mı? Hangi hastaneye kaldırdınız?
-………
-En kısa zamanda geleceğim…
Konferansa gelen davetliler yerlerine oturmuş ve Dünya’ca ün yapmış olan Ahmet Bey’in konuşmasını dinlemek üzere adeta nefeslerini kesmişlerdi… Kürsüye gelen Ahmet Bey giriş konuşmasını yaptıktan sonra önündeki bardaktaki sudan bir yudum alır ve devam eder:
-Tarih içerisinde insanlar varlıkların sadece gözle görebildiklerinden ibaret olduğunu düşünmüşlerdir. Ancak son yüz yıl içerisinde bulunan aygıtlar sayesinde gözle görünenin gözle görünmeyen yanında çok az olduğu ortaya konmuştur. Hiçbir şeyin kendiliğinden olmadığı matematiksel veriler ile ifade edilmiş ve bu da bizi tek bir gerçeğe götürmüştür…
Dinleyiciler nefeslerini kesmiş ve bu gerçeğin ne olduğunu büyük bilginin ağzından duymak için sabırsızlanmışlardı. Önündeki bardaktan bir yudum Su daha içen Ahmet Bey konuşmasına devam eder:
-Bu gerçek bir yaratıcının olduğu gerçeğidir. Fizikteki bütün nitel ve nicel veriler de bunun böyle olduğunu bizlere ispatlamaktadır. Bu Gün Atomu bile gözle göremezken, gözle görülmeyen bir yaratıcı yok demek tüm bilimi hiçe saymak demektir.
Önündeki bardaktan bir yudum su daha içen Ahmet Bey konuşmasını sürdürür:
-İmtihan olan ve çok az nesneyi görebildiğimiz Dünya hayatında bende şu an bir imtihandan geçiriliyorum ve annemin rahatsız olduğu, hastaneye kaldırıldığı haberi ile konuşmamı yarıda bırakmak zorunda kalıyorum. Sizlere söz verdiğim için bu konuşmayı yaptım, yoksa daha önce gidecektim.
Geçmiş olsun uğultuları arasında yürüyen Ahmet Bey’in gözlerinden akan iki damla göz yaşını ise kimse fark edememişti…