Günlük rutin işlerini yapmış ve bitirmişti beş dakika önce. Kalabalık kaldırımlarda yol alıyordu şimdi. Gözlerini çocuksu bir tavırla dikmişti yere ve öylece yürüyordu. Beyninin derinliklerinde Bob Marley konserini usulca devam ettiriyordu. Uzaktan traji-komik biçimde sıradan bir çizgi roman karakterini andırıyordu tavırları. Ve tek bildiği canının sıkkın oluşuydu. Sıkıntısını taşların çizgilerine basmayarak gidermeye çalışıyordu belki.
Ayakları parka doğru sürüklüyordu onu. Parka geldiğinde serin ve hafifçe esen rüzgâra rağmen ayakkabılarını ve çoraplarını çıkardı usulca. Çimlerin üzerinde yürüyordu şimdi. Babasından öğrenmişti bu yöntemi altı yaşındayken. Babası ona 'Yeşili sevmeyenin kalbi yoktur' derdi hep. Hem rahatlardı bu şekilde canı sıkkın olduğunda hem de hatırlardı babasını. Yürürken ayağına çarptı bir şey. Eğildi ve baktı ne olduğuna. Bir zarftı bu. Bembeyazdı belki bir zamanlar. Şimdiyse çimenlerin yeşili ve tozlu ayak izleri bulaşmıştı üzerine. Üzerinde yoktu gönderenin adı. Sadece bir pul yapıştırılmıştı üzerine eğrice. Kısa bir adres vardı birde. Issızlık Parkı her gün oturduğum yer yazıyordu adres yerine. Tiz bir kahkaha attı ve meraklanmaya başladı. Eğildi ve oturdu nemli çimenlerin üzerine.
Usulca açtı zarfı onu incitmek yada uyandırmak istemiyormuş gibi. Gözetleniyormuş hissine kapıldı ve utançla bakındı etrafına. Ama bulamadı onu gözetleyeni. Hemen kovdu böylece bu fikri kafasından. Bir sayfa saman kağıt çıktı zarftan. İğreti bir yazı vardı üzerinde. Sağ üst köşeye tarih atılmıştı yine bu iğreti yazıyla. Birden şaşırdı ve bir şeyler arıyormuş gibi etrafına bakındı. Yaklaşık bir sene önce yazılmıştı mektup. İmkânsız geldi bu ona sağlam kalmasına şaşırdı mektubun. Merakı iyice artmıştı şimdi. Bir isim aradı çabucak gözleriyle. Kâğıdın sağ altında 'Sevgili Dostun' yazılıydı sadece. Kâğıdı arkasını çevirdi umutlanarak ama bomboştu. Okumaya başladı mektubu:
Geçenlerde ne yaptım biliyor musun tek sevdiğim tek dostum.. Bekledim seni yine aynı yerde. Seni böyle ölesiye seviyorken anlayamadım neden beni bu kalabalık dünyada tek başıma bıraktığını. Oysa her gün buluşurduk seninle hep bu yerde bütün dünyaya 'bakın biz de yalnız değiliz' Der gibi. İnsanlar geçerken bizim yanımızdan ilgiyle bakarlardı bu samimiyetimize. Bazıları ilgilenmeye çalışırdı seninle ama sen yüz vermezdin onlara çevirirdin başını bütün asaletinle. Bir gün seni elimden alacaklarından korkardım...
Sensizken neler yaptım biliyor musun tek dostum tek sırdaşım. Her gün bekledim seni yine burada. Gelip o güzel şarkılarını söylemeni bekledim kulağıma. Oysa sen yoktun belki de umurunda değildim artık. Belki göreceğim cesedindi belki de görecektim seni bir başkasının kolunda. Ama yüzleşmeliydim her ne olursa olsun seninle.
Bir sonbahar günü tanışmıştık seninle. Belki bunları da unuttun şimdi. Üşümüş ve açtın. Usulca sokulmuştu yanıma tam burada ve paylaştın bir sokak satıcısından aldığım simidin son kırıntılarını benimle. Sen şarkılarını söylüyordun hep kulağıma ben sana yalnızlığımı anlatıyordum. Sen çok umursamazdın ilk zamanlar yalnızlığıma ama sonra sen de anlamış olacaksın ki randevulaşmadan hava bültenlerinin yalanlarına aldırmadan her gün buluşuyorduk burada. Soğukmuş hava kimin umurunda…
Ve o şarkıların sevgili dostum. Hiçbir zaman çözemedim manasını belki ama hep dinledim ilgiyle. Beni başka dünyalara götürüyor bana yalnızlığımı unutturuyordu anlamsız notaları. Hiçbir radyo istasyonunda rastlayamıyorum o şarkılarına ama inan bana hep içimde notaları. Hatta söyleyip duruyorum bazen kendi kendime. Beceremiyorum ya...
Sen beni vedalaşmadan tek kelime etmeden terk ettikten sonra hep başkalarını benzettim sana. Koştum yanlarına hep ama kaçtılar benden anlamsızca. Belki de yalnızlıktan uzaklaşmak korkutmuştu sendi. Karar vermiştin en sonunda sürekli yalnız kalmaya. Senin türündekilerin anlamsız sürülerine uymamandan belliydi zaten en sonunda böyle olacağı. Kendi yalnızlığına giderken beni de yalnız bırakmıştın koparmıştın bir parçamı kalbimi pençelerinle kavrayıp sıkmıştın günlerce.
Yalnızken neler yaptım biliyor musun tek katilim tek dostum? Düşündüm günler boyu seni burada beklerken. Sorguladım kendimi günlerce yalnızlığımı sorguladım sen olmadığın zaman. Oysa sen bir anda gelsen değişecekti her şey yine mutlu olacaktım unutacaktım umutsuzluğumu. Belki de benim hatamdı yalnızlığım. Bir serçeye sana- verdiğim sevgiyi verdiğim değeri verememiştim hiçbir insana hayatım boyunca. Belki bu yüzden soğudu insanlar benden. Bazen denedim insanların arasına karışmayı. Ama bildiklerinden daha fazla konuşmaktan başka bir şey yapmıyorlardı günler boyu. Bulamamıştım o sevgiyi onların içinde bulamamıştım o şarkıları onların konuşmalarında bulamamıştım o sessizliği ben konuştuğumda...
Bir gün bana döner misin tek dostum??
Yazılanları tekrar tekrar okudu. Her okuduğunda daha da şiddetlendi gözyaşları. Kucağına bıraktı mektubu. Öncekinden daha güçsüzdü şimdi bütün bedeni ve titriyordu omuzları. Avuçlarıyla kavradı ve sıktı çimenleri. Yağmur yağıyordu şimdi. Islak başını kaldırdı gökyüzüne. Daha fazla suya gereksinimi vardı şimdi. Babasının son sözleri çakıyordu başında: 'Hayata dair yazılan mektupların hepsi adreslerine ulaşır...'