Kadın gözünü açtığında üç tane delikanlının, kendisini ayıltmak için uğraştığını gördü. Ne olmuştu da yerde yatıyordu. En son hatırladığı deniz kenarında, bankta oturduğuydu. Gençler başında çırpınıp duruyordu.
-Gözünü açıyor açıyor.
Kadıncağız yavaş yavaş kendisine geliyordu.
-Tamam çocuklar iyiyim merak etmeyin beni banka oturtun yeter.
-Olmaz teyze arabamla seni eve bırakacağım. İnan içimiz rahat etmez.
Diğer arkadaşları da aynı şekilde olmaz diye yaşlı kadına baskı yapıyorlardı..
Biraz sonra apartmanın önündeydiler. Yaşlı kadını yavaşça ikinci kata çıkarıyorlardı. Yorgun bir şekilde yaşlı kadın, çantasından anahtarını aldı. Gençlerden biri atıldı.
-Ben açarım kapıyı teyze yorulma.
-Çocuklar benim için sizler, buraya kadar yoruldunuz. Haydi içeri gelin sizlere soğuk bir şey ikram edeyim.
Kurulmuş saat gibi üçü birden;
-Yok teyze teşekkürler gitmemiz gerek diye cevap verdiler.
-Peki çocuklar herşey için teşekkürler.
Gençler iyilik yapmanın yüzlerin de bıraktığı mutlu ifadeyle, apartmandan çıkıp arabalarına bindiler.
Emine hanım yetmişine yakın bir kadındı. Hayatında hiç evlenmemişti. Sevmemiş miydi. Çok sevmişti bir zamanlar. Nişanlısını davul zurnayla yollamıştı askere..Döndüğünde evlenecekler, en az üç çocukları olacaktı. Kenan`la hayalleriydi bunlar. Ama askerden dönmemişti nişanlısı. Hiçbiryerde de bulunamadığı gibi, hayatta olduğuna dair bir haber de alamamıştı. Tüm hayalleri yıkılmıştı. Annesini, babasını birer sene aralıklarla kaybetmişti. Hayatta kimsesi yoktu. Babasından kalan mal varlığı yetip artmıştı ona.
Gençliğinde bir sürü isteyeni olmuştu. Aslında çok da kısmeti açıktı. Ama Kenan`ı öyle sevmişti ki evlenmeyi düşünmeyip, ömrünce onu beklemişti.
Emine hanım birden çok yorgun olduğunu hissetti. Yatağına yatmasıyla derin bir uykuya daldı. Uyandığında çok geç olmuştu. Karnı da çok acıkmıştı. Hafif birşeyler yemeliyim dedi. Biraz birşeyler atıştırdıktan sonra, tekrar yatağına uzandı. Gözünün önüne Kenan gelmişti.
-Bekle canım askerden döner dönmez evlneceğiz diyordu. Gözlerinden süzülen yaşlara dur diyemiyordu. Onca sene yanmış hep sevdiğini düşünmüştü. Ölsemde yine seni seveceğim kelimesi, ağzından dua gibi dökülüyordu.
Uyandığında güneş tüm sıcaklığını yatak odasına yayıyordu. Banyoya gidip elini yüzünü yıkadı. Canı kahvaltı etmek istemiyordu. Giyinip dışarda birşeyler yerim, yine banktan denizi seyrederim. Keşke çocuklarım olsaydı arasıra onlara giderdim. Torunlarımı severdim diye düşündü. Deniz hayatı olmuştu sanki..Martıların, karabatakların denizde ki hareketlerini ilgiyle izlerdi herzaman. Hayatın neler vaadettiğini gençken bilemiyordu insan.
Pastaneden aldığı sıcacık poğçaları bir yandan iştahla yerken, bir yandan da martılara atıyordu. Martılar artık onu tanıyordu. Sahile geldiğinde pervane gibi uçuşuyorlardı etrafında.
Olsun böyle de mutluyum. En büyük eğlencem burası zaten diyordu. Şimdilik kendi kendine yetiyordu. İyice elden ayaktan düşersem huzurevine giderim diye düşünüyordu. Belki de Rabbim oralara muhtaç etmez beni.
Dalmıştı düşüncelere, birden yanında beliren seslerle düşlerinden uyandı. Dün kendine yardım eden gençlerdi. Hep bir ağızdan,
-Merhaba teyze nasılsın bugün?
Emine hanım sevinçle gençlere merhaba dedi. Onları gördüğünde gençliği aklına geliyordu. Hiçbiryere sığmayacak kadar hareketliydi. Ne güzel di gençlik...
Kısa boylu olan genç,
-Teyze seni görünce dondurma aldım.
Bir külah dondurmayı kadıncağıza uzattı. İstemeden gözlerinden yaşlar geldi Emine hanımın.
-Aaaa teyze ağlamak yok. Bak bundan sonra bizler varız. Sana telefonumu yazdım. Ne zaman istersen bizleri arayabilirsin. Eğer mahsuru yoksa eşlerimizle ziyaretine gelmek isteriz.
-Ne zaman isterseniz çocuklar beklerim.
El sallayarak uzaklaşmışlardı. Bugün daha da mutluyum diye düşündü. Birilerinin kendisiyle ilgilenmesi çok hoşuna gitmişti.
Birden yaşlı bir beyin yanınıza oturabilirmiyim sözü ile irkildi.
-Buyrun tabii oturabilirsiniz.
-Teşekkürler efendim.
Yaşlı ama bakımlı bir beydi. Çok kibar olduğu da hareketlerinden belliydi.
Gözleri Kenan`ın gibi yeşil diye düşündü Emine Hanım.
-Sizi hep bu bankta görüyorum dalgın dalgın oturuyorsunuz hanfendi.
-Yaşlılık efendim tek oyalanacağım yer burası.
-Ben de haftanın bir veya iki günü burdayım. Haklısınız yaşlandığında insana huzur veren tek şey burası. Özür dilerim kendimi tanıtmayı unuttum size..
ismim Kenan, geçen sene kaybettim eşimi. İki oğlum da yurt dışında evli. Fırsat bulduklarında geliyorlar. Ben de yanlarına gidiyordum ama artık bana da zor geliyor. Ne yapalım kısmet, geldikçe göreceğim onları. Ama sık sık ararlar halimi sorarlar.
-Ne güzel.
-Sizin kaç tane çocuğunuz var.
-Yok efendim. Hiç evlenmedim ben.
-Özür dilerim bilemedim.
-Rica ederim. Nerden bileceksiniz. Benim ismim de Emine.
-Tanıştığıma sevindim Emine hanım.
-Ben de sevindim.
-Bazen insanın canı konuşmak istiyor. Yanınıza gelsem konuşabilir miyiz?
-Tabii memnun olurum. Bana müsaade akşam için yemek yapmam gerek.
Ne de olsa boğaz birşeyler yemek istiyor.
-Haklısınız Emine hanım. Ben de birşeyler yapmaya çalışıyorum. Ama çoğunlukla dışarıda yiyiyorum.
-Belki bir gün yemeğe gelirsiniz bana, ne dersiniz?
-İnşallah harika bir teklif. Görüşmek üzere güle güle gidin Emine hanım. Yarın ben burdayım beklerim.
-Ben de her gün burdayım. Görüşmek üzere, iyi günler.
Emine hanım yüzünde ki gülümsemeyle, düşünceleri de önüne katmış bir şekilde ilerliyordu. Bir an önce evine gidip, hayalleriyle başbaşa kalmak istiyordu. Neyse ki evi çok uzakta değildi. Eve geldiğinde yorgun bir şekilde,
salonda ki koltuğa uzandı.
-Kenan ismi sevdiğimin ismi. O olabilir mi? Birşey de soramadım genç kız gibi utandım. Yüzümün kızardığını farketti mi acaba? Yok canım o da benim gibi yaşlı, nerden anlayacak. Birden kendini çok mutlu hisseti. Mutlu olmayı bile unutmuşum diye düşündü. Yorgunluktan uykuya daldığını bile hissedemedi. İki saat sonra uyandığında akşamın karanlığı çökmüştü odaya.
-Gidip kendime birşeyler hazırlayıp yemeliyim dedi.
Kenan`ı bir türlü aklından çıkaramıyordu. Bir yarın olsaydı.
Geceyi uyur uyanık geçirmişti. İnadına sabah olmak bilmiyordu. Güneş ışınları pencereden hafif hafif odaya raksederek dolmaya başlamıştı işte.
-Kalkmalıyım bu gün daha özen göstermeliyim kendime diyordu.
Bir anda da kendine kızıyordu.
-Ne bu telaş sanki, genç kızım da flörtümle buluşacağım. Allah Allah bana neler oluyor diyordu. Yüreğinde kanat çırpan bir kuşun varlığını hissediyordu sanki.
Emine hanım kendini, sokağa nasıl attığını bilemedi. Biri görse arkasından kovalayan var sanırdı. Parkın yolunu hızlı adımlarla tutmuştu. İşte Kenan bey bankta oturmuş elindeyse papatyalar vardı. Birden kalbini, göğsünden fırlayacakmış gibi hissetti. Kenan bey de kendisini görmüştü. Nazik bir şekilde elinde çiçeklerle kendisine doğru geliyordu.
-Hoşgeldiniz Emine hanım bu papatyalar size efendim.
-Papatyaları sevdiğimi hissettiniz herhalde Kenan bey.
-Efendim çoğu bayan papatyaları sever. Sizin de seveceğinizi düşündüm.
-Haklısınız efendim en çok sevdiğim çiçeklerden biri, çok teşekkürler.
-Sizi öğlen yemeğine davet etsem ne dersiniz?
Genç kız değildi ya, neden kabul etmesindi.
-Nasıl isterseniz.
-Buyrun gidelim.
Parkın kapısında duran beyaz renkli arabanın kapısını açıp, Emine hanımı bindirdi. Emine hanım büyük bir edayla, arabanın önüne bindi.
-Nereye gidiyoruz Kenan bey?
-Efendim size süpriz yapacağım.
-Süprize bayılırım.
Biraz sonra deniz kenarında güzel bir restoranın önünde durmuşlardı. İnsanın kendisini, tekrar genç olarak hissetmesi ne güzeldi. Emine hanım böyle düşünüyor sanki pembe pulutların üzerinde görüyordu kendini. Şef güzel bir yere oturttu onları.. Deniz masmavi, martılar ise birşeyleri paylaşamıyormuş gibi bağırıp duruyorlardı. Açık camdan denizin mis gibi kokusu geliyordu. Yanlarına bir garson gelip ne yemek istediklerini sordu. Kenan bey,
-Ne yersiniz Emine hanım?
-Siz bilirsiniz efendim.
Kenan bey garsona yiyebilecekleri kadar birşeyler söyledi.
-Biliyormusunuz Emine hanım ne tesadüf birzamanlar nişanlımın ismi de Emine idi. Çok sevmiştik birbirimizi, askerden döndüğümde bulamadım kendisini. Ailem de onu unutmam için bir başka kızla evlendirdi beni. Eşim iyi biriydi. Üç sene önce kaybettim. Emine`nin gözleri de sizin gibi maviydi.
Emine hanımın yüzü kıpkırmızı olmuştu. Sevinsin mi üzülsünmüydü. Evet sevdiğiydi yıllarca beklediğiydi hayaliyle ömrünce avunduğu Kenan karşısındaydı.
-Kenan sensin olamaz! Ömrümce bekledim seni sevdiğim.
Yerinden kalkıp boynuna sarılmak istedi. Kenan ondan önce davranmıştı. Emine`si kollarındaydı artık.
-Söyle Kenan askerden gelen haberde kayıp dediler. neredeydin?
-Sorma Emine düşmana esir düştüm. Bir sene boyunca hep aklımdaydın. Ama sana iki satır bile yazamadım. izin vermediler. Peki döndükten sonra,
-Sen yoktun. Ailen seni alıp gitmiş. Sormadığım yer kalmadı. Kaldığın şehri bilseydim karış karış arar, seni yine bulurdum. Neden nereye gittiğinizi söylemediniz kimseye?
-Ben kendimde değildim aniden gittik. Ailem daha fazla üzülmemi istemedi herhalde. Öldüğünü düşündüm. Herhalde bana söylemiyorlar dedim.
-Boşver canım kavuştuk ya, önemli olan bu. Hemen nüfus kağıdını ver bana.
-Neden?
-Yarın nikah muamelesine başlıyorum.
-Bu kadar çabuk mu.
-Çabuk olur mu senelerce beklemişiz birbirimizi..
İkisi de çok mutluydular. Biri delikanlı, diğeri genç kız gibi hissediyordu kendini. Bu arada yemekleri bitmişti.
-Kalkalım Eminem.
-Tamam canım kalkalım.
Biraz sonra araba yavaş yavaş ana yolda ilerliyordu. Kenan`ın gözü hep Eminedeydi.
-Yakında karım olacaksın. Ömrümüzün sonunda mutlu olacağız.
-Çok şükür kavuştum sana. Ama yola bak lütfen. nasılsa bana çok bakarsın,
der demez karşıdan gelen, önünde ki arabayı solluyan bir araba, büyük bir hızla Kenan`ın arabasına çarptı. Herşey bir anda olmuştu.
-Emine neden herkes bizim arabanın etrafında?
-Bilmiyorum canım. Ambülans da geldi.
Hadi taşıyın arabaya çabuk diyordu ambülanstan inen iki kişi.
-Bunlar bizi taşıyor Kenan, bize ne oldu?
-Anlamadım Eminem aldırma canım. Bak karşıdan ışıl ışıl bir yol uzanıyor bize doğru. Hadi tut ellerimi, mutluluk bizimle.. Seni seviyorum.
Emine Kenan`a elini uzattı. Birlikte mutlu bir şekilde ışıklı yolda uçuyorlardı.
Artık onlara ayrılık yoktu. Sevgileri yüreklerinde, hep birlikte olacaklardı.