Saatin alarmı çalmadan uyandı adam, üstünü giyindi, işe gitmek üzere yola çıktı. Öyle dalgındı ki, ineceği durağı kaçırdı. İşyerine ulaştığında bir bardak kahve aldı, arkadaşlarının yanına gitti.
Dünyanın bütün dertleri onun omzunda gibi duruyordu. Kafası karışıktı. İki kadın arasında kalmıştı. Hangisini seçeceğini bilmiyordu. Dostlarına anlattı. Bir çözüm istedi. Konu derinlemesine tartışılacaktı ama mesai başlamıştı. Akşam hep beraber dışarı çıkmaya karar verdiler.
Gün içinde telefonu çaldı durdu Haluk’un. Tüm özel konuşmalarında yanından geçen, hangisinin aradığını soruyordu el kol hareketleriyle. Anlattığı için biraz pişmandı ama bir çıkış yolu bulamamıştı. Gün boyu süren esprilerden sıkıldı, akşamki randevuyu iptal ederek işten izin aldı. Çıkıp bir akşamüstü barına gitti. İçecek siparişi verdi. Barmen tüm gecelerini onun gibi aklı karışmış, üzgün insanlarla geçirdiğinden, bir sıkıntısı olduğunu anlamıştı. Sohbet etmeye başladılar. İçini döktü Haluk, barmen uzun uzun dinledi. Sonunda bir liste yapmasını önerdi. Bu listede iki kadının da iyi ve kötü yönleri yazacaktı.
Her ikisi de güzel ve çekiciydiler. Melda, aslında 5 yıldır sevdiği kadındı. Ancak arkadaş gurubu içinde tanışmış, yıllar geçmesine rağmen bir türlü duygularını itiraf edememişti. Onun kendisini sadece iyi bir dost olarak gördüğünü düşünmüştü. Yazın başında tatile gitmiş ve orada Çiğdem’le tanışmıştı. Aralarında bir çekim oluşmuştu. İstanbul’a birlikte dönmüşlerdi ve aylardır güzel giden bir ilişkileri vardı. Çiğdem ona çok iyi davranan, akıllı ve uysal bir kadındı. Haluk mutlu olsun diye çırpınıyordu. Melda ise, biraz daha hırçın ve asi, biraz başına buyruk, pek fazla otoriteyi sevmeyen, zengin bir ailenin kızı olduğundan zaman zaman şımarıklık yapabilen bir kadındı.
Melda, para kazanmak için değil, vakit geçirmek için kendine bir emlak ofisi açmıştı. Çiğdem ise, mimardı. Kazandığı parayla geçinen, ayakları yere basan, aslında her erkeğin isteyeceği türden biriydi. Mantıklı düşünüldüğünde seçimin Çiğdem’den yana olması gerekiyordu.
Haluk’un anlattıklarını kağıda not alıyordu barmen. Sayfanın ikiye ayrılmış kısmında, olumsuzluklar listesi kalabalık olan Melda’ya karşılık, Çiğdem’in bölümü boş kalmıştı. Çiğdemin kötü tarafının ne olduğunu sordu barmen. Haluk cevap verdi: “O, Melda değil!”
Bu hikayeden ortaya çıkan sonuç şudur ki, aslında iki aşk arasında kalınmaz. İki kadın veya iki erkek arasında kalabilirsiniz. Hangisine karar vereceğinizi bilemediğiniz zamanlar olabilir. Seçim yapmanız gerekebilir. Bu seçim, sizin kiminle daha verimli, huzurlu ve mutlu bir ilişki yaşayacağınızın akıl yolu ile tercihinden oluşabilir.
Ancak iki aşk arasında kalınmaz çünkü yürek gerçekte aşkının kime ait olduğunu bilir ve içine ikincisini sığdıramaz.