Bu kalp, ne laf anlamaz, kafasının dikine giden bir organdır. Vücudumdaki her noktaya söz geçiriyorum, kalp hariç! Terörist ruhlu bir uzuv, yakında diğer organlarımı da kandıracak, birlik olup özgürlüklerini ilan edecekler ondan korkuyorum.
Ne söylersem tersini yapıyor. İbret olsun diye, Taksim Meydanı’nda sallandıracaksın bunun gibi kalpleri, bak bir daha yapıyorlar mı? Sakın sevme diye üstüne basa basa söylediğim kim varsa, hep gidip onlara aşık oldu.
Gözlerim görüyor, gördüğünü yorumlasın diye aklıma ulaştırıyor. Akıl süzgecinden çıkan düşünce, ruhumu uyarıyor: ‘Dikkat! Bu adam senin kalemin, aman uzak dur, çarpılırsın!’ Ruhum da bunu kalbime yolluyor. Buraya kadar sorun yok, anarşi yüreğimde başlıyor. Sanki ona demişler ki, git kollarına atıl! Nasıl bir hızlı çarpmaktır, nasıl bir heyecandır sormayın gitsin. Engellemeye çalışıyorum ama tutabilene aşk olsun! Tutamayınca zaten aşk oluyor.
İşin kötüsü, sevme dediğim adamların tarzları da aynı, en azından önceki yaşadıklarından ders al değil mi? Ama nerede? Hayır, neyine güveniyorsun ki? Sen, eni konu 250 gramlık bir et parçasısın. Yemek diye koysam karın doyurmazsın. Küçücük halinle kime kafa tutuyorsun?
Ayrıca çabuk kırılırsın, nazlısın, incinirsin. Parklarda köpeklerini gezdirenleri izlediniz mi hiç? O küçük köpekler ne çaçaron olurlar, boyuna posuna bakmadan, kocaman sokak köpeklerine havlayıp, kafa tutarlar. Büyük köpek de şöyle bir bakar, içinden ‘üflesem düşersin, hadi git, başımı belaya sokma’ der. İşte kalbimin yaptığı tam olarak budur. Boyundan büyük işlere girer, o koca sokak köpeklerine diklenir. Sonrasını tahmin edersiniz. Acaba, köpek eğitim merkezi gibi, kalp eğitim merkezi kurulsa; bu yüreklere beyinden gelen emirlere itaat etmeyi öğretebilirler mi?
Bazen içimden, elimle göğsümü yırtarak açıp, şu kalbi söküp atmak geliyor. Ayrıca ona sevme diyen yok ki, doğru dürüst adamları seç, onları sev diyorum. Yok! Nerede rahatsız, sorunlu tip var, gider bulur. Dünyayı o kurtaracak ya! Sonra onu kim kurtaracak, orası muamma, sorsanız ne olacak der? Aşk için her şeye değer, her acı çekilir der. Sanki acıyı tek başına çekiyor.
Sen sadece ağrıyorsun, bu arada bütün vücut seninle beraber kahrediyor. Burnun direği sızlıyor. Gözlerden kanayana kadar yaş akıyor. Akıl fonksiyonlarını kaybediyor. Doğru düşünüp, mantıklı karar alamıyor. Ruh desen depresyonda, bünye çöküyor. Dilde bile tat alma duygusu kayboluyor. Hayatın bütün bağları kopuyor. Sonra toparla bakalım toparlayabilirsen. Zaman geçiyor bu arada, günler, aylar, mevsimler su gibi akıyor. Dışarıda yaşam durup seni beklemiyor ki!
Ne desem olmuyor. Ne söylesem kar etmiyor. Bu kalp işi çok zor. Gönül gideceği yolu kendi seçiyor. Akıl, fikir, el, ayak, ne varsa peşinden sürükleniyor. Hepimiz harap oluyoruz anlayacağınız. Zaten bu son şansı, umarım bu defa doğru kişiyi seçmiştir. Yemin ediyorum, yine aynı yangına tutulursa; durdururum bu kalbi bir gece yarısı içimde!..