Umudu çiziyordu her gece penceresine... Yanına biraz da düş resmediyordu... Aslında çok olmuştu gündüzlere küseli... Çok olmuştu geceleri uykusuzluğa satalı...
Sanatçılığa soyunmuştu adeta... Evet bir sanatçı olmuştu artık o... Minik elleri koca bir hayatı çiziyor karalıyor resmediyordu... Hem de buğulu bir pencere camına... O kadar zor bir işti ki bu; çünkü özene bezene var ettiği sanatı çok geçmeden kayboluyordu camda... Bir sisin ortalığı gerçeğe bıraktığı gibi buğun silindiği anda hayatın gerçek resmini görüyordu... Umudu da bu yüzden verdi ya sanatının adına!... Her ulaştığında hedefine bir kayıp her kurduğunda hayallerini bir kırıklık her sevmelerinde bir ayrılık... her... hep... hiç...
Yine hüzün damlıyordu gözlerinden... Umuduna sarılmalıydı vakit geçmeden... Koştu penceresine; ne ki buğulanma yoktu bu kez... Dışarıyı gördü camdan hayatı... Hayatın ortasında dört bir yana savrulan insanları her birinin bakışlarındaki o mahzunluğu çöken omuzlarını kaldırmaya çalışan çaresiz insanların koşuşturmalarını gördü; hayatın kalbine doğru... "Peki ben nerdeyim? Nereye doğru yol alıyorum?" diye söylenmeye başladı... Cama yansıyan yüzündeki yorgunluğa ilişti bir an gözleri... Anlam veremedi yüzündeki tükenmişliğin eserlerine gözlerindeki damlalara... "Bu ben miyim?" dedi sonra...
"Evet bu sensin küçük kız!... Anlam vermen zor anlamlandırman daha da zor; biliyorum... Kaç gece hıçkırıklarını hissetmezden gelip kimi zaman titrek ellerinle kimi zaman "hiçe sayılıyor bak çocukluğum" diye başlayan kendi bestelediğin bir şarkı sözlerinin sözlerini mırıldanarak umutlarını çizmiştin o buğulu cama... Bulutların bir gölgeleyip bir dünyaya serbest bıraktığı ay'ın ışığında kurmuştun buruk hayallerini... Buruktu hayallerin biliyorum... Çünkü her kurduğun hayalin sahipsizleşiyordu... Sahipsizleşiyordu ki; bir sonraki düş vaktinde başka bir hayalin avlusunda buluyordun yüreğini... Gerçekleştiğini bir kez bile göremediğin ve hiçbir zaman da buna şahit olamayacağını bile bile savurdun hayallerini yürek meydanlarına...
Yorgunluğu var hayatın gül çehrende küçük kız... Gözlerinden damla damla dökülen kalbinin ah'larını duyuran gözyaşlarının anlamlarını gecelerce kendinde saklamaya çabalamanın bitmişliği var yüzünde... Sıra sıra dizilmiş umutlarının ardı sıra yıkılışlarının pişmanlığı var gözlerinde..."
"Neden bu kadar çok hayal kurdum? Neden her umuda bir hayat bağladım?... Yıkıldım!... Sus hayat! Daha fazla teselli (!) etme beni... Yüzümdeki esrarı çözdüm şimdi..."
Vakit: Tan...
Bir gece daha birbiri peşinden haykırışlar sessizliğinde sorulan hesapların yankısıyla sona erdi... Küçük kız gözlerini hayata açtı... Rüyâ da bitti o an... O her gece camına umudu çizmeye devam ediyor... Eğer buğulanmışsa camı (yüreği)...