Pakize Suda - Bir Öykü
Bir okurum ilk gençlik yıllarından bir anısını anlatmış bana. Öykü tadında. Çok duygulandım. Onun için hiç yapmadığım bir şeyi yapacağım bugün; bu köşeyi ona ayıracağım.
‘‘Sanırım 13-14
yaşlarındaydım. Bir magazin dergisi almıştık arkadaşlarla. Zamanın ünlü
yıldızlarının b
oy boy resimlerini mercek al
tına alırdık. Parasını ortaklaşa verdiğimiz derginin içindeki yıldızların resimlerini hakça payla
şırdık.
Herkes gibi ben de bir yıldız beğenmiştim ve say
fayı itina ile kesip almıştım. Onu odamın sol duvarının tam or
tasına, iri bir raptiyeyle asmıştım.
Her odama girişimde bu
güzelle mutlaka göz göze geliyorduk. Ona öyle alışmıştım ki bazen u
ykumdan uyanır, 40 mumluk armut lambamı yakar,
ona hayran hayran bakardım. Güzelliği tari
fsizdi. Hatta onu odama gelen arkadaşlarımdan kıskanarak üzerini kapüşonlu montumla kapattığım olurdu. Onu haftada en az bir kere, nemli bezle itina
yla silerdim.
Günler haftaları, ha
ftalar a
yları kovalamıştı. Ona öyle á
şık olmuş
tum ki, Allah'tan tek dileğim onu canlı görebilmek
ti. Günlerce düşündüm, fikirler ürettim. Derken aklıma cin gibi bir fikir geldi. 'Babam istiyor' diye bir Almancı'nın eşi olan teyzemden, 500 lira aldım. İstanbul otobüsünün 2 numaralı koltuğuna 80 lira
ya bilet kestirdim.
Yirmiiki saat yolculuk
tan sonra Topkapı Garı'na inmiştim. Mar
t soğuğunun ve çekingenliğimin verdiği büzülmüşlükle Beyoğlu'na nasıl gideceğimi bir tükürük köftecisine sordum.
Artık Beyoğlu'nun Yeşilçam Sokağı'ndaydım ve çok mutlu
ydum. Çünkü ona çok yakındım,
yani öyle hissediy
ordum.
Önce o sokağı boydan boya pür dikkat gezdim. Bir ara gözüm bir tabelaya ilişti. Or
ta b
oyda, oldukça dandik yazılmış 'Artistler Kıraathanesi.' Bir nefes koştum, içeri girmeye çalış
tım. Kapı camının arka yüzünde sokağa bakan bir yazı vardı, 'Artist olmayan giremez.'
Camdan bir müddet baktım. İçeride filmlerde gördüğüm figüranlar vardı. Ha
tta rahmetli Erol Ta
ş da. Kalp atışlarımın arttığını hissettim. Çünkü ona çok yaklaştığımı düşünüyordum. Şimdi şu köşeden çıkagelecek di
ye bir his vardı içimde.
www.sendeyim.com
İlk gün akşam olmuştu. Sirkeci'de kaldığım bitli otel ile Bey
oğlu arasında her gün mekik dokuyordum. Yaklaşık bir hafta böyle geçtikten sonra, bir baktım ki cebimde Trabzon'a gidecek bir bilet parası kalmış.
Çok üzgündüm. Onu görememiştim. Yeni çareler arıyordum. Aklıma bir iş bulup çalışmak geldi. Birkaç girişimden sonra benim gibi tüysüze kimsenin iş vermeyeceğini anlayınca, son çare memlekete dönmek oldu.
http://www.sendeyim.com/hikayeler
Topkapı Garı'ndan biletimi aldığımda cebimde 150 kuruş kalmıştı. Yirmi iki saat yemek yemeden yolculuk yaptım. 'Çaylar şirketten' molasında yirmi bir şekerle kıtlama bir çay içtim.
Açlık grevinden yeni çıkmış gibi eve vardığımda, babamın ö
fkesini bir gözünün
Rize'ye, bir gözünün Giresun'a bakmasından anladım. Anamın sıcak lahana çorbasını içtikten sonra odama gittim. Kapü
şonlu lacivert montumun iç cebinden, aylarca itinayla sakladığım resmi çıkardım. Uzun uzun baktım, ikiye katladım, ortadan yırttım. Bir daha katladım, bu kez çok zor yırttım. Pencereyi açtım,
olanca gücümle
fırlattım.
Adeta beyaz kelebekler gibi bir sağa bir sola uçuştu aylardır cebimde gezdirdiğim prensesin resmi. Ardından dolu dolu gözlerle bakarak, 'Elveda
PAKİZE SUDA' dedim.’’
Bugüne kadar çok mektup aldım ama, ‘‘Beni En Çok Duygulandıranlar’’ sıralaması yapmam gerekseydi bu ilk beşe girerdi. Aslında ‘‘İlk sıraya yerleşirdi’’ diyeceğim ama, yaşadıkları bir sürü trajik olayı bana yazmış olanların, ‘‘Kadını en çok kendisine hayran
olunması duygulandırmış’’ diye ayıplamalarından korkuyorum.
Adını yazmayı unutmuş olan sevgili hayranım ve okurum!
Beni hala görmek istiyorsan gel!
Ama Yeşilçam'a değil, İkitelli'ye.
Pakize SUDA