Veda etmek hepimize zor geliyor. Nedense bir türlü atamıyoruz hayatımızdaki fazlalıkları, ruhsal olarak sarıldığımız kalabalıklarımız var. Bunca yığının içinde nefes alamıyorum ve karar verdim kış temizliğine girişiyorum.
Yüklerimden kurtulup hafiflemeye ihtiyacım var. Ne kadar zor olduğunu biliyorum ama yapmalıyım. Yoksa sakladıklarım gibi eskiyip, sararıp, yıpranacağım. İnsan bazen bir elbiseyi, bazen bir dostu, bazen de eski bir aşkı omzunda taşımaktan yoruluyor. Ben yorulmayı geçtim, boğuluyorum.
Zayıflayınca giyeceğimi düşündüğüm ve çok sevdiğim kot pantolonumu atmamak için bu kadar direnmemin sebebini bulmaya çalışıyorum. Koleksiyonu da yapılmaz ki! İçine girmiyorum işte ve yıllar geçtikçe incelmeyeceğime göre, bundan sonra da giyemeyeceğim. Neden inatla saklıyorum? Dolabın kapağını açıp şöyle bir alıcı gözle baksam, kim bilir o pantolon gibi daha neler bulacağım? Atmamak, saklamak, günü gelince işe yarayacağını düşünmek ne saçma! O pantolonun bana kilo aldığımı hatırlatmasından başka ne faydası var? Üstelik bu durum beni kamçılamıyor, daha çok sinirlendirip, buzdolabına gitmeme sebep oluyor. Herkes bahar temizliği yapsın, benim kış temizliğine başlamam gerek.
Telefon rehberimde kim olduğunu bilmediğim numaralar saklı, hatırlamıyorum. Hatırlamadığım birini neden o listede tutmakta inat ediyorum? Belki bir gün hafızam yerinme gelir diye umuyorum veya o şahıs beni ararsa, tanımadığım anlaşılmasın istiyorum ama tanımıyorum! Silemiyorum bir türlü! İşime yaramayacağını bile bile saklıyorum. Aklımın bir köşesinde hep soru işareti olarak kalacak o isimleri gereksizce tutuyorum. Yok! Karar verdim, bu sefer hepsini siliyorum. Hatta daha ileri gidip, tanıdığım ama görüşmediğim, artık irtibatım olmayan insanları da bu rehberden sileceğim. Belki bir deftere yazarım, bir an gelir lazım olursa diye. Bak, yine aynı şeyi yapıyorum, saklıyorum! Hayır! Artık saklamak yok, hepsi silinecek!
Eski sevgilimle gittiğimiz ilk filmin biletlerini, bana aldığı çiçeklerin solmuş ve kurumuş yapraklarını, ilk öpüştüğümüz günün tarihi yazılı olan peçeteyi, onlarca fotoğrafı, bana yazdığı küçük notları, ona yazdığım onlarca sayfalık mektupları, hepsini bir kutuda saklıyordum. Niye? Bilemiyorum! Aşkıma ihanet etmemek için herhalde. Oysa başka sevgiler geçti, onları da yaşadım. Onun yeri farklıydı, en çok sevdiğim adamdı. Bu yüzden her şeyi kutuda kilitli tutuyorum. Delice bir durum! İnsanın evinde bir tabutu gömmeden saklaması gibi, gereksiz ve ağır bir yükten başka bir şey değil. Artık atıyorum! Eski sevgilinin eskileri çoktan eskidi, bu durumda ait olduğu yer çöp tenekesidir.
Hayatımda kış temizliği yapmaya karar verdim. Hem de büyük bir temizlik çünkü artık nefes alamıyorum. Dolabımı, hayatımı, kalbimi, telefonumu, aklımı işgal eden ne varsa hepsini atıyorum. Atmazsam aralarında boğulacağım. Buna izin veremem! Kış aylarının da kendince coşkusu var. Hep baharda yaşama sevinciyle dolmaz ya insan! Yeni için eskileri kaldırıp atıyorum. Yaşamıma yer açıyorum. Yeni bir aşka, güzel bir dostluğa, severek giyeceğim bir elbiseye, beni değişik noktalara götürebilecek farklı insanlara, olaylara, hepsine kocaman büyük bir yer ayırıyorum. Ama en çok sevgiye ve şansa! Ya siz?